Sunday, August 2, 2009

adam, kadın ve diğerleri.

merhaba dünyalılar,

Bir hikaye daha:

Adamın herhangi bir gün gibi o gün de canı sıkılıyordu. Her zaman canı sıkılmazdı ama canının sıkılması için özel bir sebebe de ihtiyaç duymuyordu. Canını sıkan şey canının sıkılmamasıydı. Bu ve benzeri düşünceler kafasının içinde devinirken ve canı fena halde sıkkın olarak evden çıkmaya karar verdi. Kapıyı sağ eliyle açtı ve buna da canı sıkıldı çünkü kendisi solak olmasına karşın kapının kolu da soldaydı. Eve ikinci bir kapı yaptırmayı düşündü, eğer kapı kolu mevcut kapıdakinin tersi yönünde olan bir kapısı daha olursa eve hem girerken hem de çıkarken sol eliyle kapıyı açabilirdi. Bu dâhiyane fikrinden dolayı kendini kutlayarak ve o kadar da akıllı olmayan her insan gibi dahi olduğundan kesinlikle emin olarak bir sigara yaktı. Sigaranın ilk nefesini çeker çekmez sıkıntısını unuttuğunu hatırladı, sıkıntısını unutması canını biraz daha sıktıysa da bu konuya fazla takılmadı. Canı fena halde sıkkın, sigara içen ve dahi olduğuna yürekten inanan ama aslında pek de zeki olmayan her insan gibi çevresine bakındıktan sonra aklına gelen ilk dâhiyane fikri uygulamaya koymak amacıyla bir taksi durdurdu ve durdurmakla da yetinmeyerek aynı taksiye bindi. Taksicinin, kim olduğu belirsiz olmakla beraber şarkı sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla hayatın sillesini yemiş olup buna isyanı olduğunu haykıran fantezi-pop olduğunu tahmin ettiğimiz bir tür şarkı söyleyen bir adamın gürültüsüne aldırmayarak radyonun sesini kısmaması sonucu bağırarak sorduğu "ne tarafa?" sorusu dâhiyane fikrinin o kadar da dâhiyane olmadığını - doğal olarak kendisi bunu fark etmedi - kanıtlarcasına nereye gideceğine henüz karar vermediği gerçeğini ortaya çıkardı. Bozuntuya vermemek için taksiciye devam etmesini, gereken komutları zamanı gelince kendisinin ona bildireceğini belirtti. Taksicinin "yok ağabey bu saatte minibüs caddesi tıkalı olur o açıdan yani!" şeklinde belirttiği olağan trafik raporunu duymamış gibi yaparak, daha doğrusu duyarak fakat bir şey yapmayarak camdan dışarıya son derece gereksiz ve anlamsız bakışını sürdürdü. Yarım saat kadar sonra taksicinin haklı olduğu, gerçekten minibüs caddesinin tıkalı olduğu, Fenerbahçe'nin de Galatasaray'ın da ligde bu hafta berabere kaldığı ancak taksicinin Beşiktaş'lı olması sebebiyle buna sevindiği, taksicinin günde üç paket sigara içtiği gibi gereksiz bilgileri edinmiş ve iki sokak ilerlemiş olarak taksiden indi. Yürüyerek daha çabuk ilerleyeceğini ve zaten acele etme ihtiyacı olmadığını düşündü. Hem zaten belli bir yere ulaşmak amacında değildi. Bir süre sonra başlayan yağmurdan korunmak amacıyla ilk gördüğü kafeye girdi.


Kadının sinirleri tepesine çıkmıştı. eski sevgilisi olacak o hayvanın, eski sevgilisi olacak o hayvanın yeni sevgilisi olacak o dingildek kıçlı şırfıntının -ki o dingildek kıçlı şırfıntı eski ev arkadaşıydı-, evrimini tamamlayamadığı su götürmez olan ev sahibinin ve de patronu olacak dangalağın nefes alıyor olması bile sinirlenmesi için yeterli sebepken bir de evde kahve olmaması gibi sinir zıplatıcı bir durum gündeme gelmişti. Kahve içmesi hayati bir zorunluluk olduğundan, kendi akıl sağlığını korumak ve karşısına çıkabilecek kimi insanların durduk yere cinayete kurban gitmesini önlemek amacıyla evden bir önce çıkıp bir fincan kahveye ulaşma kararı aldı. Eski sevgilisi olacak o hayvanın, eski ev arkadaşı olan o dingildek kıçlı şırfıntıyla birlikte olmak amacıyla onu terk ettiğinden beri sinirleri böyle bozuktu. İlk zamanlar sadece bu olaya yönelmiş olan kızgınlığı aynı sebepten cinsel hayatının da oldukça durgunlaşması sonucu hayatın geneline yayılmış hiper saldırgan bir tutuma dönüşmüştü. Ancak sabah sabah küt diye sevişecek birini bulması çok da kolay olmadığından, ayrıca bu sorunun farkında olmadığından dolayı daha kolay bir çözüm olan kafein sigara kürünü uygulamak üzere en yakın kafeye gitme kararlılığıyla yürümeye başladı. Evinin yakınlarında hiç kafeye gitmediğinden ne tarafa gideceğinden emin olmayarak ana caddeye yöneldi. Hayatındaki tüm bu aksilikler yetmezmiş gibi cart diye yağmur yağmaya başlamıştı. oysa yağmurun cart diye yağmaya başlamak gibi bir alışkanlığı olmadığı bilinen bir gerçektir, yağmurun yağması için önce suyun buharlaşması, havadaki nem oranının bu yolla artması ve daha sonra yer değiştirmekte olan hava kütlesinin düşük ısıdaki bir yüksekliğe ulaşması, su buharının yoğunlaşarak damlalar halinde yere inmesi gerekir. Fakat siz de takdir edersiniz ki sağanak yağmura yakalanan insan bu ilginç ve hayranlık verici doğa olayını düşünerek zaman kaybetmez, bir an önce kapalı bir mekâna ulaşma dürtüsünün dürtmesiyle yağmurdan kaçar. Kadın da bu dürtmenin etkisiyle adımlarını sıklaştırdı. Karşısına çıkacak ilk kafeye girme kararı karşısına bir kafe çıkma olasılığını arttırmadığı gibi karşısına bir kafe çıkması yönünde bir beklenti oluşturduğu için gitgide sinir oynatıcı bir fikir haline gelmeye başlamıştı ki köşede bir kafe olduğunu gördü. Adımlarını hızlandırdı ve nihayet kapısına ulaştığı kafeden içeri yıldırım gibi girdi.


Devam edecek...